10918,51%-1,07
42,51% 0,06
49,56% 0,00
5760,43% 0,14
9299,63% 0,00
Eminönü’nde çalışıyorum… İstanbul’un bu kalabalık ama bir o kadar büyüleyici semtinde her köşe başı ayrı bir hikâye fısıldar. Tarih, kalabalık, ses, koku… hepsi tuhaf bir uyum içinde akar gider. İşte böyle bir yerde, bir gün fark etmeden yepyeni bir şehir efsanesinin doğuşuna tanık oldum.
Belediye, turistler bu sokakların ruhunu daha iyi anlasın diye çeşitli heykeller koymaya başladı. Sultanhamam’a da bir hamal heykeli diktiler… Altına da kocaman "HAMAL PORTER" yazdılar. “Porter”ın İngilizce “hamal” demek olduğunu bilen bilir, bilmeyen ise hiç bilmez.
Ve işte olan oldu.
İngilizce bilmeyen birçok kişi, “Hamal Porter” diye zamanında yaşamış efsane bir hamal olduğuna inanmaya başladı. Tıpkı eski İstanbul’un aşir efendileri, Agop ustaları gibi… Bir anda sokak aralarında onun hikâyeleri dolaşmaya başladı: “Tek başına 300-400 kilo taşırmış”, “Buraların en meşhuruymuş”, “O yüzden heykelini dikmişler…”
Ben hem gülüyorum hem de gizliden gizliye bu yeni efsanenin büyümesini izliyorum. Ne desen nafile… Bu söylentilerin önüne geçilmez artık. Bir süre sonra biz bile “Acaba gerçekten var mıydı?” diye şüpheye düşeceğiz belki.
Hatta işin aslıyla dalga geçen bir senaryo bile yazdım: Bir İngiliz, buradaki hamalı görünce o kadar etkilenmiş ki memleketine dönüp bütün yük taşıyanlara “porter” demeye başlamış… “Efsane gibi efsane!” dedirten cinsten bir hikâye.
Kısacası…
Yeni şehir efsanemiz hayırlı uğurlu olsun.
Eminönü’nün sokakları bir hikâye daha kazandı.



